Paris… Bir sürü insanın görmek istediği, yaşamak için hayaller kurduğu, özel günlerini sokaklarında geçirmek için planlar yaptığı, Parisian felsefesini ve ruhunu anlayabilmek için kitaplar okuduğu harika ve ikonik şehir…
Son 4 senede 5 kere yolum düştü Paris’e ve hepsinde ilk kez gidiyormuşçasına heycanlıydım. Belki defalaraca gördüğüm her sokağına hafızamda daha fazla yer etsin diye uzun uzun baktım. Fakat son gittiğimde bir şey farkettim. Benim önünde saatlerce oturup kafamı başka yana çevirmeden bakacağım ve bakmaya doyamayacağım her yapı, Paris’de yaşayanlar için kafasını kaldırıp bir saniyeliğine bakmaycak kadar önemsizdi. Birden “günlük koşuşturmacanın içinde çevrelerindeki hiç birşeyi göremiyorlar” diye düşünüp onlar adına kötü hissederken buldum kendimi. Neden diye düşündüm. Neden böyle bir şehirde oturup, geçtiğin her sokağın güzelliğine kendini kaptırmaz, hayaller kurmazsın? Bu soruyu sesli dile getirdiğimde, içimden cevabını da vermiştim: ben de İstanbul’da bir o kadar kaybolmuştum ve güzelliklerine karşı umursamazdım.
Okul gezileriyle defalarca gittiğimiz Dolmabahçe veya Sultanahmet’den, gün içinde kahve içmeye ve alışveriş yapmaya girdiğimiz modern dizaynlı, lüks ve büyük alışveriş merkezlerinden, saatlerce beklediğimiz plazalar arası tarfiğinden ve hatta boğazından çok daha fazlası var İstanbul’da. Keşfedilmesi gereken sokaklar var, görülmesi gereken kiliseler, camiiler, sinagoglar… Farklı kültürler ve bu kültürlere ait güzel insanlar!
Bir gün önce, İstanbul’un metropol olmak dışında sahip oldu o naif yüzünü keşfetmek için Balat’daydım. Dokuz gündür musmutlu deneyimler yaşadığım ve çok güzel şeyler öğrendiğim CreatorDen ekibiyle, saat 11:00 gibi Balat’da buluştuk ve harika insanlar, tatlar, sokaklar tanımak için kendi kendime söz verdiğim bu dönemin başlangıcını hep beraber yapmış olduk.
İlk durağımız, İncebel Sokak’daki El Turco Digital oldu. Daha eşikten geçmeden, çok farklı bir yere geldiğimizi anlamıştık. Burası, 48 saat fotoğraf çekseniz, yine de yaratıcılığınızın ve ürettiğiniz içeriğin bitmeyeceği, yanınızdaki insanla çektiğiniz karelerin asla benzeşmeyeceği, dolu dolu bir yer. Etkileyici ve ilham verici. El Turco Digital bir içerik ve dizayn firması. Ürettikleri herşey sanatsal içerik açısından çok zevgin ve bir o kadar özgün. Hatta, yaptıkları işlerin özgünlüğü onları firma olarak çok ama çok yükseklere taşımış. Bu “unique” firmanın sahibi, patron delirdi temasının baş karakteri, Tunç Top! Aklınızdan “top” diyince geçenleri duyar gibiyim: Onun da istediği tam olarak bu.
Tunç, kurduğu düzende, birazdan göreceğiniz içerikleri, Balat’da eski bir köşkün içine öylesine güzel yerleştirmiş ki, evinizin dekorasyonunu değiştirmeyi düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
“Yaşadığım yer de bana böyle ilham vermeli!”
Yaptığı işi en başarılı döneminde, bir anlık kararla kapatıp, bebeği ve eşiyle dünyayı gezmeye yola çıkacak kadar çılgın ama bir o kadar da sevecen, yüksek enerjili, misafirperver ve sanatçı ruhlu. Şuanda bir vblogger. Youtube’da kurduğu kanalı üzerinden çok güzel içerikler paylaşıyor ve nerdeyse hepsi İncebel sokak’da geçiyor. İçerik yaratımını sadece kendisi değil, hemen çaprazsındak komşusu “Terzi Baba” ile birlikte de yapıyor. Aynı zamanda mahallenin askerleri yani çocuklar onun en yakın oyuncu dostları! Buraya tıklayarak Tunç’un yarattığı güzel dünyaya sen de tanık olabilirsin. Ben bizzat deneyimledim ve çok sevdim!
Bizim Tunç ve Creatorden ekibiyle birlikte geçirdiğimiz günü aşağıdaki videoyu izleyerek daha yakından görebilirsin:
İkinci Durağımız, Kolektif Chefs!
Kendi tanımlarıyla Kolektif Chefs; yaratıcı düşünen, farklı disiplinlerden beslenen ve sorgulayan şefleri, bir arada buluşturuyor. Güzel, masmavi bir köşkün içinde, gün ışığıyla beslenen odalar, her biri alanında usta şeflerin hazırladığı yemeklerin mis gibi kokuları ve Ahu Ulusoy’un yaratıcılığından çıkan harika tabak sunumları… Hiç aklıma gelmezdi ki Balat’da böyle bir oluşumun içinde, güzel yemeklerin renkleriyle büyüleneyim. Hani bizde bir söz vardır; yeme de yanında yat diye. Gerçekten hazırlanan hiç bir yemeğe dokunmaya kıyamazsınız. Herşey bir tablo, ustalıkla çizilmiş bir resim gibi.
Ekip bir o kadar harika. Enerjik, yenilikçi ve yaratıcı! Tatların sınırlarını zorluyorlar. Güler yüzleriyle sizi aileye ait hissettiriyorlar. Bir eğitimden, içerik üretmek için gittiğim her hangi bir yerden daha fazlası; bir deneyim, keyifli zaman ve doğallıkla çekilen fotoğraflar, ardından yenilen güzel tatlar diye tanımlamak isterim. Kesinlikle yemeklere sevgilerini katmışlar!
Yıl boyunca farklı etkinliklere ev sahipliği yapıyorlar. Bunlardan birisi Chef talks. Chef talks, gastronominin disiplinler arası bağlantısını anlamak adına yapılıyor. Aynı zamanda, önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek bir hotdog etkinlikleri ve 24-25 Eylül tarihlerinde Asos’da yapacakları bir Gastronomi Kampları var. Hem denize girecek, hem de 6 öğün yemek öğrenip güzel insanlarla tanışılacak etkinlik kaçırılmayacak kadar güzel ve ücret olarak da çok uygun. Daha detaylı bilgiyi, yukarıdaki “Kolektif Chefs” linkine tıklayarak edinebilirsiniz.
Size çok güzel bir mekan tavsiyem daha var. Fakat resim çekmek yasak olduğu için kanıtım yok. Yine de sözüme güvenin ve sırf içerde oturmanın size hissettirdiklerini tatmak için, sanat galerisi ve restaurant olan bu güzel yere bir uğrayın. Adı Perispri. Sosyal medyada instagram adresleri: @perispricafe. Rezervasyon ve adres için instagram hesabından bilgi alabilirsiniz.
Tanıştığım güzel insanların hepsine çok teşekkürler!
Tuana 🙂